Ana içeriğe atla

"ÇAY" VE "MEDENİYET"

Maceralı şekilde işbaşı yaptığım eski adıyla Elektrik dağıtım kurumunda dördüncü yılımdı. Plencete üzerinde koskocaman bir sektörün öğretilmeye çalışıldığı Endüstri Meslek Lisesi mezunu  bir Elektrik teknisyeni olarak kurumun Kaçak -Tahsilat servisinde çalışıyordum.
Sabah ilçemdeki 07:00 otobüsü ile İl merkezinde bulunan işyerime vardığımda mesainin başlamasına yaklaşık yarım saat vardı. Her zaman ki gibi arşiv binası olarak kullanılan  işçi odası olarak ayrılmış odaya geçtiğimde arşiv sorumlusu Nurettin usta dosyalar arasında bulunan masada elinde tesbihle oturuyor du beni görür görmez "Çaycıyı aradım "ÇAY" daha hazır değilmiş dedi. İşçi odasına girmekten vazgeçip Nurettin ustanın ynında bulunan diğer sandelyeye oturup hem sohbet edip hemde "ÇAY" ın hazır olmasını beklemeye karar verdim. Sohbetimiz devam ederken beraber işe çıkacağımız ekip arkadaşlarımız ve emektar şöförümüz Nam-ı diğer Çakırköylü Osman aağa da kapıdan girdi. Çakırköylü Osman Ağa 15 yılı aşkın bir süredir kiralık araç şöförü olarak kurumda çalışmaktaydı.En az kurum personeli kadar tecrübeye sahip insanlarla ilişkileri iyi olan ve insanları bir bakışta ne mal olduklarını anlama becerisine sahip kişilerden birisiydi. Ayrıca yoldaki ve iş sırasındaki muhabbeti de ayrı bir güzeldi.Onunla işe çıkan her teknisyen kendisini o gün şanslı hissederdi.
Ekip arkadaşlarımızla her sabah olduğu gibi sabah muhabbetini yaparken arşiv sorumlusu Nurettin ustamın hasretle beklediği "çay" da çaycı muammerin "ÇAY'lar geldi nidaları ile" birlikte masamıza geldi. Çayımızı içtik ve günlük ihbarlarımızı aldıktan sonra Çakırköylü Osman ağa ve mesai arkadaşım hamdi ile birlikte ilk kaçak ihbarına doğru yola çıktık.

 İlk ihbar il merkezine 35 kilometre uzakta bir adresti. Adrese vardık doğru adreste olduğumuzu abone numarası ile teyit ettikten sonra kapıyı çaldık, kapıyı açan yoktu. biraz daha çaldıktan sonra karşı evden kapısını çaldığımız evin sahibinin kardeşi olduğunu söyleyen birisi geldi. Kendisine sayaç kontrolü yapacağımızı söyleyince kapıyı açtı ve bizi sayacın olduğu yere götürdü .
Mesai arkadaşım Hamdi sayacı kontrol etti ve ihbara konu olan kaçak kullanımın sayacın delinip çivi ile diskinin durdurularak olduğunu söyledi. Tam o sırada ev sahibi olduğunu söyleyen 35 yaşlarında iri yapılı sakallı birisi büyük bir öfke ile içeri girdi. Suçluluk psikolojisi ile olduğunu tahmin ettiğimiz kaba hareketler ile konuşmaya başladı. Çakırköylü Osman ağa adamı sakinleştirmek için konuşurken tam o sırada adamın öfkesini tavan yaptıracak bir şekilde kaçak kullanmışsınız elektiriği keseceğiz deyince adam uslubunu sertleştirerek daha ağır bir şekilde üstümüze yürümeye başlamıştı ki tam o sırada Osman ağa o sihirli cümleyi söyledi.
 Osman ağa adama " Git bi "ÇAY" koyda içelim her şey hallolur çay  içerken izah edelim diyiverdi.

Adam daha sert bir şekilde " ne çayı koyacağım hem elektriğimi keseceksin hemde çayımı mı içeceksin " diyerek bağırınca karşı evin balkonundan güngörmüş sert mizaclı 70 - 75 yaşlarında bir hacı teyze ağır ve otoriteli bir üslupla karşımızdaki magandaya cevap verdi ki adam diyecek hiç bir şey bulamadı.

Yaşlı Osmanlı kadını diyebileceğimiz teyze adama" kapına gelene bir bardak çayını içir git çay yaptır yoksa haddini bildiririm "dedi. o kaba adam bir an durdu ve yumuşak bir sesle evdeki hanımına seslenerek çay demle getir buraya dedi. Çay geldi çayımızı içerken durumu adama izah ettik ve meseleyi çözdük. Yani devlet bir yaşlı teyzenin duruşu ve 1 bardak çay ile meseleyi çözmüş oldu.

Buradan hareketle şu tespiti de yapalım ki kayıtlara geçsin ; Eğer yaşadığımız süreç gelecekte bir medeniyetin yeniden dirilişin önemli bir dönemi olacaksa (ki buna samimi olarak inanıyorum) dirilen ve kendini bulan Medeniyetin içeceklerinden biriside toplumca çok sevdiğimiz ve sevincimizde , üzüntümüzde , keyifle içtiğimiz "ÇAY "olacaktır.

Evet burada anlatmak istediğimiz adamın elektriği kaçak kullanması değil , burada anlatmak istediğimiz yaşlı teyzenin ümmi haliyle  sözlerindeki medeniyet köklerimize yaptığı müthiş vurguydu.

Yaşlı teyze hepimize geçmişimizden gelen misafirperverlik ve kapına gelene hürmet konusunda ÇAY vesilesiyle müthiş bir hatırlatma yapmıştı.
İşte Ümmi Anadolu insanında bulunan bu davranışı  benim diyen okumuş profesör olmuş (istisnalar hariç) kökünden ve medeniyetinden uzak her şeyin ilacının batıda olduğunu iddia eden ve Anadolu insanını cahil diyerek aşağılayan halbuki Anadolu'nun temiz ve Ümmi insanlar nedeniyle "Anadolu" olduğunun farkına varamayan kendisini entelelktüel sayan sırça köşklerde ahkam kesen cahiller anlayamaz.
Anadolu insanı kendi içinden çıkmış kendisi gibi olan kendisi ile dertlenip kendisi ile sevinen İnsanlardan veya hareketlerden desteğini esirgememiştir.
 Bunun en önemli örneği 15 senedir kendinden olduğu için  desteğini esirgemediği ve  en son  tankın önüne çıkıp mermilere karşı göğsünü siper eden Şehit olan , gazi olan , ve o gece bu ülke için Lideri ve Başkomutanı için dualarını esirgemeyen  insanların dünya  demokrasi tarihine gecen Mücadelesidir.
40 yıldır içimizdeki fetöcü hainler üzerinden batının yaptığı tuzakları 3-4 saatte yerle bir eden Anadolu İnsanının Destanına dönüşen  15 Temmuz Destanıdır.
Üstad Necip Fazıl'ın tabiri ile Masum Anadolunun tüm şehitlerine  Allah'tan Rahmet diliyorum.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İbn-i Haldun Mukaddime sesli kitap serisi

 İbn-i Haldun Mukaddime sesli kitap serisi  İbni Haldun Mukaddime (6-1) (Sesli Kitap) İbni Haldun Mukaddime (6-2) (Sesli Kitap) İbni Haldun Mukaddime (6-3) (Sesli Kitap) İbni Haldun Mukaddime (6-4) (Sesli Kitap) İbni Haldun Mukaddime (6-5) (Sesli Kitap) İbni Haldun Mukaddime (6-6) (Sesli Kitap)

Ramazan Geldi Hoş Geldi

Ramazan Geldi Hoş Geldi       Ramazan'a bir ay kalmıştır, Her sabah kalktığında kahvaltısını yaparken içinden sol tarafından bir ses Ramazan da geliyor artık kahvaltı da yapamayacaksın sahurda yiyeceksin ama uykulu uykulu hiç bir lezzet alamayacaksın. Hem önünde 17 saat aç kalma gibi bir durum var diye seslenmeye başlayacak. ve daha bir ay önceden mübarek Ramazan ayının feyzini bereketini ve mağfiret ayı oluşunu sana unutturup nefsinin karşılaşacağı zorlukları aklına getirerek senin Ramazandan af ve mağfiret ile cehennemden kurtuluş ile cıkmanı engellemiş olacak.       Artık sen Ramazanı bir an önce gelip geçmesini istediğin bir aylık normal bir zaman dilimi olarak görürsün ve artık askerliğinin bitmesini isteyen askerin şafak saydığı gibi Ramazan ayının bitmesi için şafak saymaya başlayan bir insan haline geleceksin.        Halbu ki Allah'ın ödülünü bizzat ben vereceğim dediği ve değerine dünya malı ile paha biçilemeyen oruçlarımızın tutulduğu, açlıktan ağız kokusunun bil

Prof Dr. Erbakan ODTÜ de - Anti Siyonist Adil Ekonomik Düzen Eğitimi